top of page

ADALETİN ÖLÇÜSÜ KAÇ YAŞINDA BAŞLAR: MATTİA AHMET MİNGUZZİ DAVASI

  • Yazarın fotoğrafı: Av. A. Fatih Eşki
    Av. A. Fatih Eşki
  • 7 Kas
  • 3 dakikada okunur

İstanbul Kadıköy’de gerçekleşen ve 15 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi’nin hayatını kaybettiği olayın karar duruşması tamamlandı. Dosyadaki sanıkların hepsi 18 yaşından küçük oldukları için suça sürüklenen çocuk (SSÇ) olarak değerlendirildi. İki sanık en üst sınırdan 24’er yıl hapse mahkûm edilirken, olayla birlikte hareket ettiği tespit edilen diğer iki sanığın ise beraatine karar verildi. Bu sonuç hem hukuk tekniği hem de vicdani adalet duygusu bakımından ciddi tartışmaları beraberinde getirdi.

Mahkeme, bazı sanıklar için “en üst sınırdan” ceza verirken, aynı olayın içindeyken suça karıştıkları yönünde ciddi bulgular bulunan iki çocuk sanığı tamamen akladı. Oysa ceza yargılamasında “suça iştirak” kavramı yalnızca failin bıçağı tutmasıyla sınırlı değildir; olayın oluşmasına yardım eden, telkinde bulunan, yönlendiren, kolaylaştıran herkes bu kapsamda değerlendirilebilir.

Kamera görüntüleri, tanık beyanları ve olay öncesi sonrası davranış biçimleri birlikte incelendiğinde; beraat eden çocukların en azından eyleme yardım eden sıfatıyla sorumluluk taşımaları gerektiği kanaati güçlenmektedir.Savcılığın da dosyayı üst mahkemeye taşıma kararı, aslında bu kuşkunun sadece kamuoyunda değil, yargı içinde de paylaşıldığını gösterir niteliktedir

15-18 Yaş Aralığına Tanınan Cezai İndirimin Artık Amacından Saptığı Açık

Türk Ceza Kanunu, çocukların gelişim düzeylerini gözeterek 15–18 yaş grubuna cezada indirim öngörür. Ama günümüz koşullarında bu düzenlemenin suçun niteliğini gözetmeksizin uygulanması adalet duygusunu zedelemektedir. Nitekim Ahmet Minguzzi davasında da görüldüğü üzere infiale sebep olacak bu kararlar neticesinde, cezanın asıl gayesi olan toplumun korunması amacına da zarar verecektir. Bu noktada bireyin kendi adaletini kendisinin tesis etme iradesi göstermesi ise hukuk düzenini bütünüyle tehlike atacak başka bir sonuçtur.

Artık ağır suçlarda, özellikle planlı veya grup halinde işlenen eylemlerde faillerin 15–18 yaş arasında olması bir masumiyet göstergesi değil, tam tersine organize suç çevrelerinin bilinçli tercihidir.Çünkü bu yaş grubundaki gençlerin ceza indirimi alacaklarını herkes bilmektedir. Bu da onları suça yönlendirenler açısından “riski düşük, getirisi yüksek” bir araç haline getirmiştir.

Bu noktada yapılması gereken bellidir:

·         15–18 yaş arası failler için indirimlerin otomatik uygulanması yerine, yalnızca istisnai durumlarda, gerçekten “çocukça bir hata” söz konusuysa değerlendirilmesi gerekir.

·         Özellikle ölüm, yaralama, gasp, uyuşturucu ve uyarıcı madde imal ve ticareti veya örgütlü suçlarda bu indirim tamamen kaldırılmalıdır.

Hukukun amacı, suçu mazur göstermek değil; toplumu, özellikle çocukları suça sürükleyen yapıları engellemektir. Bununla beraber asıl gaye fail olan ile gerçekten suça sürüklenen çocuğu birbirinden ayırmak en önemli gerekçedir.

Olay anında diğer sanıklarla birlikte hareket eden iki çocuğun beraati, kamuoyunda “adalet eksik kaldı” düşüncesini pekiştirmiştir. Eğer mahkeme, bu kişilerin doğrudan failliğini tespit edemiyorsa dahi, en azından yardım eden sıfatıyla cezalandırılmaları gerekmektedir. Bu bile yapılmadıysa, yine Türk Ceza Kanunumuz ’un 278 suçu bildirmeme ve 281 suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme maddeleri uyarınca haklarında gerekli hukuki prosedür işletilmelidir.

Çünkü bir çocuğun yaşam hakkının elinden alınmasına tanıklık eden bir kişinin, bu durumu yetkililere bildirmemesi ve bu suça ilişkin delilleri gizlemesi hem hukuken hem de ahlaken sorumluluk doğurur.

Mattia Ahmet Minguzzi davası, yalnızca bir cinayet davası değildir. Hukuk sistemimizin çocuk faillerle kurduğu ilişkinin aynasıdır. Bu aynada gördüğümüz tablo, adaletin “koruma” misyonunun hoşgörüyle karıştırıldığı bir noktaya gelmiştir. Artık 15–18 yaş grubuna tanınan ceza indirimleri, suçun önlenmesine değil, kimi durumlarda teşvik edilmesine yol açmaktadır. Beraat eden çocuk sanıkların durumu ise, vicdanlarda onarılması güç bir boşluk yaratmıştır.

Savcılığın kararı temyize götürmesi önemli bir adımdır; ancak gerçek adalet, yalnızca üst mahkemenin kararıyla değil, yasaların toplumun yeni gerçeklerine uyum sağlamasıyla mümkün olacaktır. Çünkü toplumlar gelişen ve değişen canlı organizmalardır. Hukuk kurallarının bu değişime ayak uydurması adalet duygusunun tesisi için yüksek önem arz etmektedir. Aksi halde toplum değişirken yerinde sayan hukuk, sonunda adaletin mezar taşına dönüşür.

Vefat eden Mattia Ahmet Minguzzi çocuğumuza rahmet, kederli ailesine sabırlar diliyorum.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page